BAŞKANDAN
Küresel gıda ticareti, son dönemde ekonomik, siyasi ve iklimsel gelişmelerin etkisiyle önemli bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Lojistik zincirlerdeki bozulmalar, enerji maliyetlerinin yüksek seyri ve iklim değişikliğine bağlı verim sorunları, dünya genelinde üretim ve sevkiyat süreçlerini sekteye uğrattı. Bu tabloya, Çin gibi büyük ithalatçı ülkelerdeki talep daralması ve Brezilya ile Rusya gibi önemli ihracatçıların bazı ürünlerde arzlarını sınırlamaları da eklendiğinde, gıda ürünleri ticaretinde genel bir yavaşlama kaçınılmaz hale geldi. Bu zorlu ortamda Türkiye’nin özellikle tahıl ürünleri ihracatında miktar bazında artış kaydetmesi, sektörümüzün dirençli yapısını ve küresel rekabetteki konumunu gözler önüne seriyor. Ürünlerimizin düzenli alım gördüğü pazarlarda sağlanan bu istikrar, yalnızca fiyat avantajı ile değil; kalite, güvenilirlik ve zamanında teslimat gibi faktörlerle de yakından bağlantılı. Bu açıdan bakıldığında, hububat sektörümüz sadece dış ticaret performansıyla değil, aynı zamanda uluslararası pazarlardaki itibarıyla da öne çıkıyor.

İç piyasada ise enflasyonla mücadele sürecinde sektörümüzün stratejik bir rol üstlendiğini görüyoruz. Gıda ürünlerinin üretim ve arz sürecindeki istikrarı, fiyat oynaklıklarının sınırlanmasına ve arz güvenliğinin korunmasına ciddi katkılar sunuyor. Özellikle temel gıda ürünlerinin yerli üretimle karşılanması, döviz talebini azaltarak makroekonomik dengeye de olumlu yansıyor. Bu durum, sektörümüzün istihdam, üretim ve ihracat açısından taşıdığı ağırlığı bir kez daha ortaya koyuyor. Özellikle istihdamın birçok alanda daralma gösterdiği bir dönemde, gıda ürünleri sektörünün iş gücünü koruyan ve hatta artıran bir yapıda ilerlemesi son derece önemli.
Önümüzdeki dönemde en çok dikkat gerektiren başlıklardan biri, yeni hasat sezonuna yönelik piyasa dengesi olacak. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin bu yıl açıkladığı buğday alım fiyatı dikkatle hazırlanmış bir çerçeve sunuyor. Hem üreticiyi koruyan hem de kamu finansman dengesini gözeten bu yaklaşım, enflasyonla mücadele süreciyle de uyum içinde. Elbette bu süreçte lojistik maliyetler gibi yapısal zorluklar da gündemde kalmaya devam ediyor. Artan taşıma giderleri, özellikle ürünün kaynağından uzak bölgelerde faaliyet gösteren sanayicilerimiz için maliyetleri yukarı çekiyor. Buna karşın sektörümüz, verimliliği esas alan üretim anlayışı ve ihracata dayalı büyüme stratejisiyle bu zorlukları aşacak güce sahiptir.
Tüm bu gelişmeler ışığında, sektörümüzün hem iç hem de dış piyasadaki stratejik konumunu koruması ve daha ileriye taşıması için çalışmaya devam ediyoruz. Başta Ticaret Bakanlığımız ve Tarım ve Orman Bakanlığımız olmak üzere, 6 İhracatçı Birliğimizin değerli katkılarıyla sürdürülen sektör kurulu çalışmalarında bizlere destek veren tüm paydaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.
Ahmet Tiryakioğlu
Türkiye Gıda İhracatçıları Başkanı

